TARİHTEN GELEN SEVGİ BAĞI
Atın binek hayvanı olarak kullanılması dünya tarihinde çok önemli bir aşama olup tarıma bağlı hayvancılığın çok üstünde bir kültür atılımıdır. Avcılık yaşamından hayvanları evcilleştirmeye başlayan ilk ırk Türklerdir. At, Türkler tarafından evcilleştirilmiş Türkler ata binen ilk insanlar olmuştur. . Kapanda-Yüs bölgesinde (Afanasyevo-Andronovo kültür çevresi) yapılan kazılarda, Milattan Önce 3000’ne tarihlenen mezarlarda ağızlarında demir gem izleri bulunan at iskeletlerine rastlanmıştır. Atın, Ön Asya ve İndo-Germen kavimlerinin tarihinde önemli bir yeri olmadığı gibi Moğollar’da da sonradan yer aldığı bu tarihi verilerle anlaşılmaktadır.
Milattan Önce 3000 yıllarında Orta Asya da Türklerin yaşamında atın büyük önemi olduğunu görmekteyiz. Çocukların çok küçük yaşta at eğitimine başladığı o dönemin belgelerinde rastlanmaktadır. Bu uğraşta kadınların da rollerinin büyük olduğu anlaşılmaktadır.
Tarihimizdeki bu verilerden yola çıkarak günümüze yolculuk yaptığımızda, atın toplumumuzdaki konumu ve rolü her ne kadar değişmiş olsa da, at sevgisinin çocuklarımızın genetik yapısına nakış gibi işlenmiş olduğunu görmekteyiz. Bunu anlamak için çocuğunuzun bu farklı türle ilk karşılaşmasını gözlemlemeniz yeterli olacaktır. 3 yaşın üzerindeki çocuklar karşılarında kendilerinden oldukça büyük olan bu heybetli canlıları gördüklerinde sevgi ve hayranlık dolu bakışlarını saklayamazlar. Günümüzde hızla artan binicilik okulu veya at çiftliklerine gelip bu asil canlıyla ilk temaslarından sonra kurulan sevgi bağının gücünün geçmişten geldiğini düşünmekteyim.
SEVGİ ve GÜVEN DUYGUSU
Çok kısa süreli olarak yaptığım at hekimliğim sırasında çocuklarla atlar arasındaki bu bağın nasıl bu kadar hızlı kurulduğunu merak edip gözleme fırsatım oldu. Binicilik okuluna gelen küçük yaşlardaki çocuklara karşı atların farklı yaklaşımda bulunduklarını, çok kısa sürede birbirlerine güven duyduklarını ve bu birliktelikten her iki tarafın da çok fazla keyif aldığını gördüm. Karşılıklı güven duygusunun bu kadar hızlı oluşması dikkat çekiciydi. Bir canlının farklı türden tanımadığı bir canlıya bu kadar kısa sürede güven duyması için bir takım farklı verilerden yararlanması gerektiğini düşündüm.
Her canlı çevresini oluşturan fauna ve florasıyla bir enerji alışverişi içindedir. Çocuklar da tüm canlılar gibi fiziksel, sosyal ve zihinsel gelişimleri sırasında dış çevrelerini oluşturan bu canlı ortamla enerji transferine katılırlar. Bu enerji transferi sırasında canlının vücudunu saran yüksek enerjili bir alan oluşur. Atlar gibi diğer bazı canlılarda da farklı gelişmiş duyular olduğu için bu manyetik alanı algılama olanakları daha yüksektir. Çocuklardaki saf duygular çevreleriyle olan bu enerji alışverişini sağlıklı kıldığından bedenlerini saran manyetik alan sağlıklı veriler verecektir. Atların bu verileri olumlu algılamasının, çocuklara olan güven duygularının hızlı gelişmesinin anahtarı olduğunu düşünmekteyim.
Ya çocukların atlara olan güvenleri ?
Çocukların çoğu ufak yaşlarda hayvanlara karşı korkusuzdur. Hiç tereddüt etmeden merakla yaklaşarak onları sevmek istemeleri sıkça rastlanılan bir durumdur. Korkusuz olmaları korkunun sonradan öğrenilen bir duygu olmasından kaynaklanır.
Çocuklar için uygun at ırkı olan Pony’ lerin bile kütlece çocuklardan çok büyük olduğunu düşündüğünüzde bu durum anne ve baba olarak sizleri tedirgin edebilir. Ancak çocuğunuzla atlar arasında gelişen bu güven duygusunun sonuçlarını gördüğünüzde, sevginin gücünü ve çocuğunuzun ruhsal gelişimindeki farklılıkları keyifle izlersiniz.
Çocukların gelişiminde, doğanın ve hayvanların sanıldığından daha önemli olduğunu bilmenizi isterim.
LİNKLER :
YOUTUBE :
Henüz Yorum Yok